SOSYAL MEDYA ETKİSİ İLE OLUŞAN TÜKETİM TOPLUMU ve KAYGI
BLOG
Zehra YILDIZ
3/3/20245 min read


SOSYAL MEDYA ETKİSİ İLE OLUŞAN TÜKETİM TOPLUMU ve KAYGI
Teknolojideki mevcut gelişmelerin artması, ekonomik ve ideolojik faktörler küreselleşmenin temel etkenlerini oluşturmaktadır. Küreselleşme sonucu dünyamız kocaman bir ülkeye dönüşmüş olmakla beraber teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının yaşamımızdaki rolü de bu sayede artmıştır. Bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde dünya üzerinde mesafeler kısalmış olması küreselleşmenin insan yaşamına olumlu katkısı olarak vurgulanabilir. Olumlu katkısının yanı sıra teknolojinin ve sosyal medyanın her geçen gün artan bir biçimde yaşamımıza dahil oluyor oluşu insan gücüne olan gereksinimi azaltmakta ve bireyler arasındaki rekabeti de artırmaktadır. Rekabetin artması dolayısıyla stresli yaşam şartları her bireyin yaşamının bir parçası haline gelmiştir. Küreselleşmeden kaynaklı olarak artan teknolojik gelişmeleri takip etme gereksinimi tüm bireylerin yaşamına sosyal medyayı da dahil ederek pek çok probleme davetiye çıkarmıştır.
Birçok insan farklı nedenlerden dolayı sosyal medyayı yaşamının parçası haline getirmiştir. Artan sosyal medya kullanımı tek başına zararlı olmamasına hatta sosyal medyanın bazı faydalı yönleri bulunmasına rağmen stres ile ilişkili rahatsızlıklar, anksiyete, yalnızlık düşünceleri ve depresyon gibi pek çok tehlikeye bireye davetiye çıkarması bakımından sosyal medya kullanımında farkındalık oldukça önemli rol oynamaktadır.
Kaygı bir diğer adıyla anksiyete; bireyin içinde bulunduğu ve net bir biçimde ifade edemediği duyumsamalardan oluşur. Bu tür duyumsamalar bireylerde psikolojik, fizyolojik belirtiler ile ortaya çıkabilmektedir. Pek çok farklı sebebe dayanan kaygı yani anksiyete, bireyleri gelecekte kötü bir olay olacak gibi algılamaya bağlı olarak yoğun endişe duymaya maruz bırakır. Böyle bir durumda bireylerin yaşamlarında işlev bozukluğu görülme ihtimali de artmaktadır. Kaygı yaşayan birey kaygı ile başa çıkma yöntemi olarak kaçınma, bastırma gibi işlevsel olmayan başa çıkma yöntemlerini kullanabilir. Bu bağlamda sosyal ortamlarda yoğun endişe, kaygı yaşayan bireyler için sosyal medya fayda sağlayabilmektedir. Yüz yüze iletişimde kaygı yaşayan ve yüz yüze iletişimden kaçınan bireyler çevrimiçi ortamlarda kendilerini rahat hissedebilir. Buna rağmen sosyal medya ortamlarında kurulacak iletişimlerin yüz yüze iletişime göre bazı olumsuzlukları da barındırmaktadır. Bu bağlamda ev ortamında yani konfor alanında iken bireyler, sosyal medya platformları üzerinden iletişim sağladıkları durumun aşırılaşması sonucunda psikolojik ve sosyal gelişim bakımından olumsuz etkilenmektedir. Gerçek yaşamdan uzaklaşmış ve konfor alanını terk edemeyen bireylerin beklenmedik durumlarda gerçek yaşama maruz kalmaları sonucunda daha şiddetli kaygı yaşayabilirler. Aynı zamanda günümüzde hızla büyüyen ve yaşamımızın bir parçası olan sosyal medyanın aile içi dinamiklere de zarar verebileceği düşünülmektedir. Aile içi iletişim problemi ve çatışmalara neden olabileceği de unutulmamalıdır.
Sosyal medya, geleneksel ortamlardaki gerçekçi düzeni sarsarak bireylerin sosyal düzeylerine bakmadan samimi bir ilişkiyi pekiştirmektedir Toplumda mevcut olan hiyerarşik düzendeki her bireye iletişimi kolaylaştırmaktadır. Böylesi bir durumun bireyleri çift yönlü olarak etkileyebileceği düşünülmektedir. Bir açıdan bakıldığında bireyleri hiyerarşik düzenin tüm katmanlarına olan erişimi kolaylaştırması dolayısıyla hiyerarşinin üst katmanına ulaşmaya yönelik girici düşünceler zihinde gelişebilir. Bu türden girici düşünceler bireylerde kaygıyı tetikleyebilir, öğrenilmiş çaresizlik süreçlerini pekiştirebilir. Bir diğer açıdan bakıldığında ise toplumsal hiyeraşik sistemin her basamağına olan erişim bireyin öz saygısını, özgüvenini artırabilir, yeterlilik düşüncelerini pekiştirebilir.
Teknolojik gelişmelere bağlı olarak meydana gelen yeni dünya düzeninde bireylerin tüketim alışkanlıkları da değişmiştir. Sosyal medyanın etkisi ile tüketim miktarında artış yaşanması firmaların dikkatini çekmiştir. Sosyal medya vasıtasıyla bireyler öteki bireylerin yaşamlarını anlık olarak görmekte, her yaşam deneyimi gözler önüne taşınmış durumdadır. Bu göz önünde yaşanan yaşam deneyimleri bireylerde; birbirinde gördüğü yeni ürünlere, tatil beldelerine, mücevherlere, giyim ürünlerine çılgınca erişim isteği uyandırmıştır. Firmalar, bu şekilde gelişen talebin farkında olmakla beraber sosyal medya platformları üzerinde ‘‘influence’’ kavramı ortaya çıkmıştır. Türkçe karşılığı ‘’Kişinin sözleri, davranışları ya da elde ettiği başarılar ile bir kişi ya da topluluğu etkilemesi’’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Firmalar aktif sosyal medya kullanıcıları üzerinden birey ya da toplulukları etkilemekte, onlara ulaşmaya çalışmaktadır.
Tüketimin filizlendiği temel nokta olarak bireylerin kabul görme ve sosyal ilişkilerini kuvvetlendirmeye yönelik arzuları olduğu söylenilebilir. Sosyal medyanın tüketim artışındaki rolü bireyin topluma karşı ya da kendine karşı olan süreçlerini gerçekleştirme arzusundan şekillenmiştir. Günümüzde sosyal medyanın aracılığıyla bireylere tüketim nesneleri üzerinden neyi, nasıl ve nerede tüketeceklerine yönelik aktarımlar yapılmaktadır. Bu bağlamda aktarımlar bireylerde tüketme ve var olma modasını meydana getirmektedir. Bu süreci inşa etmede en önemli faktör bireylerin sosyo-psikolojik süreçlerine dokunmaktır. Bireylerin korkuları, kuşkuları, yetersizlikleri, mutsuzlukları güçlendirilerek tüketime sevk ediliyor olması çılgın tüketim modasının bir yönünü göstermektedir. Bu bağlamda birey sosyal medya üzerinde kaygılarını tetikleyen bir durumla karşılaştığında bu kaygıdan kurtulmak adına eyleme geçecektir. Örnek verilecek olursa, birey mutsuzluk ile yoğun çabasını alışveriş yaparak geçeceğini düşünerek bu yönde bir eylem alabilmekte, ihtiyacı olmayan ürünler satın alabilmektedir. Döngüsel olarak kaygılarını tetikleyebilecek bir sürecin içinde olduğunun farkında olmayan birey; bu bağlamda sürekli olarak telafi edici davranışlar ile kaygılarını azaltmaya çalışacaktır, kaygılarını azaltmaya giden yol tekrarlı bir şekilde tüketimden geçecektir.
Sonuç olarak bireyler yaşamlarında ekonomik koşullar, muhtemel iş yükümlülükleri, yaşanılacak ev, gidilebilecek tatil gibi pek çok yaşam deneyimine istedikleri nitelikte ve nicelikte erişim sağlayamayabilirler. Bu durumda sosyal çevrenin ve medya etkisi ile kaygı, endişe, yetersizlik, başarısızlık ya da stres gibi psikolojik süreçlerin yansıması bireylerde görülebilir. Sosyal medya bireylerin psikolojik süreçlerine temas ederek tüketim kültürünün değişmesine bireylerin daha fazlasını istemesine yol açabilir. Bu türden bir istek bireylerin yaşamları sürecinde işlevsel olan kaygılı düşünceleri ile başa çıkmaya çabalamalarının önüne geçerek kısa süreli rahatlama sağlayan, tüketim davranışına sevk edebilir. Bu bağlamda birey kısa süreli rahatlamalardan kaynaklı olarak uzun süreli kaygılı düşüncelere yönelik toleransı azalabilirken; günlük yaşamdaki işlevselliklerinde düşüş de görülebilir.
Sosyal medya yoğun bir şekilde bireyleri üretim ve tüketime teşvik etmekle beraber küreselleşen dünya düzeninde bilinçli kullanıldığında işlevselliği fazla olan bir mecradır. Bu bağlamda ebeveynler çocukları için sosyal medya kullanımını düzenleyebilir, zaman ve kullanılacak çevrimiçi platformları sınırlayabilir. Yetişkinlik döneminde ise birey kendi içsel süreçlerinde olumsuz duygulanım oluşturan çevrimiçi sitelere yönelik düzenleme yapabilir. Tüm bunlar her bireyi teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği sosyal medya kullanımını daha faydalı hale getirebilir. Benlik saygısının, özgüven zedelenmesinin ve beraberinde gelişebilecek olan depresyon, kaygı bozukluğu gibi pek çok psikolojik problemin de önleyicisi olması adına bilinçli sosyal medya kullanımına bağlı olarak tüketim alışkanlıklarının yeniden düzenlenmesi önemli olacağı düşünülmektedir.
psk.zehrayildiz@gmail.com
Hızlı Bağlantılar


"Her içsel yolculuk, bir adımla başlar. O adım için buradayız."